İstanbul'da yaşanan son deprem, afet hazırlıklarının ne kadar yetersiz olduğunu bir kez daha gözler önüne serdi. Her ne kadar AFAD verilerine göre İstanbul'da yaklaşık 3 bin toplanma alanı bulunsa da, uzmanlar bu alanların erişilebilirlik, altyapı ve barınma uygunluğu açısından yetersiz olduğunu belirtiyor. TMMOB İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı Nusret Suna, mevcut toplanma alanlarının sadece ilk şok anına yönelik olduğunu, barınmaya uygun alanların eksikliğinin ise büyük bir risk oluşturduğunu vurguluyor. Peki, gerçekte neye ihtiyacımız var: sadece yeşil tabelalara mı, yoksa yaşam alanlarına mı?
Toplanma Alanı Mı, Barınma Alanı Mı?
Nusret Suna, sokak köşelerine yerleştirilmiş yeşil tabelaların depremin ilk anlarında sadece ayakta durulabilecek boş alanları gösterdiğini, bunların çoğunluğunun ise ufak birer boşluktan ibaret olduğunu söylüyor. Suna'ya göre, semtlerdeki ufak parklar, yollardaki boş yeşil alanlar, bir sitenin köşesine kondurulmuş boşluk, cami ya da okul bahçeleri ancak sınırlı sayıda ve kısa süreli bir ihtiyacı giderebilir. Asıl ihtiyaç ise toplanma alanının yanında bir de barınma alanlarının olması. Peki, barınma alanı tam olarak ne anlama geliyor?
- Suyu, elektriği, tuvaleti, ısıtması hazır alanlar
- Konteyner ve çadırların konuşlanabileceği altyapısı oluşturulmuş büyük alanlar
- İnsanların bir arada bir süre yaşamlarını sürdürebileceği alanlar
Suna, "Bir deprem olduğu afet toplanma alanlarında yaşam uzun süreli sürdürülebilir olmalı. Bu alanlar barınma amaçlı kullanılmak üzere planlanmalı. Bu doğrultuda İstanbul’a baktığımız zaman maalesef böyle yerleri göremiyoruz. Varsa da çok az sayıda ve kentin dışında bir yerde. Bir deprem anında merkezde yaşayanların ulaşamayacakları uzaklıkta" diyor.
Rant Uğruna Yok Edilen Toplanma Alanları
İMO Başkanı Nusret Suna, 1999 Gölcük Depremi sonrasında İstanbul Valiliği ve afet koordinasyon kurulları tarafından belirlenen 496 adet toplanma alanının büyük kısmının zamanla imara açıldığını, yerlerine rezidans, AVM ve iş merkezleri yapıldığını hatırlatıyor. Suna, "Bu afet toplanma alanlarının çoğu imara açıldı. Hepsine inşaatlar yapıldı. Rezidanslar, AVM'ler inşa edildi. İş merkezleri kuruldu. Kentin merkezindeki alanlar, rant uğruna yok edildi. Bu doğrudan insan yaşamının ikinci plana atılmasıdır" şeklinde konuşuyor.
İstanbul'u Bekleyen Tehlike
İstanbul’un 16 milyonluk nüfusu karşısında, olası büyük bir depremde yüz binlerce kişinin evsiz kalacağına dikkat çeken Suna, sadece ilk gün değil, haftalarca sürecek geçici yaşam için plan yapılması gerektiğini belirtiyor. Suna, "Silivri açıklarındaki 6,2 bir deprem bile İstanbul'un bütün ilçelerini etkiledi. Beklenen büyük İstanbul depremi tüm komşu şehirlerde etkili olacaktır. İstanbul’da yüzde 10’luk bir zarar bile yaklaşık 2 milyon insanı etkiler. Bu kadar insanı barındıracak altyapılı alanlarımız yok" diyor. Ayrıca, evi hasar almayan insanların bile uzun zaman evlerine giremeyeceğini, bu nedenle açıklanandan çok daha merkezi alanlarda, çok daha büyük alanlara ihtiyaç olduğunu vurguluyor.
İstanbul'da yaşanan deprem gerçeği ve İMO Başkanı Nusret Suna'nın uyarıları, afet hazırlıklarının sadece toplanma alanlarıyla sınırlı kalmaması gerektiğini açıkça ortaya koyuyor. Barınma alanlarının yetersizliği, rant odaklı yapılaşma ve yetkililerin duyarsızlığı, İstanbul'u bekleyen büyük bir tehlikeye işaret ediyor. Maraş depreminden ders çıkararak, İstanbul'da daha fazla yaşam alanı oluşturulmalı ve afet planları güncellenmelidir. Aksi takdirde, olası bir depremde çok daha büyük kayıplar yaşanması kaçınılmaz olacaktır.