PKK terör örgütünün fesih ve silah bırakma kararı almasına giden süreçte yaşanan ilginç gelişmeler ve diyaloglar, siyasi arenada yankı uyandırmaya devam ediyor. Örgütün ortadan kalkması için geçmişte yapılan girişimler ve İmralı'daki örgüt yöneticisinin 1990'larda PKK'yı lağvetme düşüncesi, gün yüzüne çıkıyor. DEM Heyetine ve yakınlarına aktarılan üç önemli dönüm noktası, meselenin derinliğini gözler önüne seriyor.
Kürt Sorununda İlk Kırılma: Turgut Özal'ın Girişimleri
Birinci kırılma noktası, merhum Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ın görevde olduğu yıllara denk geliyor. Özal, Kürt sorunu ve terörle mücadele konusunda ezber bozan adımlar atmış, meseleyi sadece Türkiye özelinde değil, tüm bölge ülkelerini kapsayacak şekilde çözmeyi hedeflemişti. Ne yazık ki, ömrü bu hedeflere ulaşmaya yetmedi. PKK ele başı da dahil olmak üzere birçok kişi, Özal'ın doğal yollarla ölmediği, aksine "öldürüldüğü" kanaatini taşıyor. Onlara göre Özal, Kürt sorununa neşter vurmak istediği için ortadan kaldırıldı.
Turgut Özal'ın Kürt sorununa yaklaşımı, o dönemde birçok tartışmayı beraberinde getirmişti. Ancak, Özal'ın cesur adımları, sorunun çözümüne yönelik umutları yeşertmişti. Özal'ın vizyonu, sadece Türkiye'yi değil, tüm bölgeyi etkileyecek bir barış ortamı yaratmayı amaçlıyordu. Bu nedenle, Özal'ın ölümü, sadece Türkiye için değil, bölge için de büyük bir kayıp olarak değerlendiriliyor.
Erbakan'ın Barışçıl Çözüm Arayışları ve 28 Şubat
İkinci kırılma noktasında ise merhum Başbakan Necmettin Erbakan'ın çabaları ön plana çıkıyor. Erbakan Hoca, "inanç kardeşliğini" merkeze alarak barışçıl çözümler üzerinde çalışmış ve güvendiği isimleri doğrudan temaslarda bulunmaları için görevlendirmişti. Ancak, Erbakan'ın da siyasi ömrü kısa sürdü. İmralı'ya göre, Erbakan da Kürt sorununun üzerine gittiği ve üstesinden gelmek istediği için 28 Şubat post modern darbesine maruz bırakıldı. Yani, görünürdeki gerekçelerden ziyade, arka plândaki hesaplaşma yüzünden iktidardan uzaklaştırıldı.
Erbakan'ın Kürt sorunu konusundaki yaklaşımı, inanç değerlerini ön planda tutarak farklı bir bakış açısı sunuyordu. Erbakan, sorunun çözümünde diyalog ve anlayışın önemine vurgu yaparak, kalıcı bir barışın tesis edilebileceğine inanıyordu. Ancak, Erbakan'ın bu çabaları, siyasi istikrarsızlıklar nedeniyle sonuçsuz kaldı.
Erdoğan'ın Milli Birlik Projesi ve 15 Temmuz Darbe Girişimi
Üçüncü fay hattı kırılması, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın "Baldıran zehri içme pahasına Kürt sorununu, terör boyutuyla birlikte kalıcı çözüme kavuşturma kararlılığının somutlaştığı anda" yaşandı. Erdoğan, farklı aşamalarda, farklı isimler alan çözüm gayretlerini son aşamada "Milli Birlik ve Kardeşlik Projesi" ile hayata geçirmek istedi. Tarihi barışın eşiğinde iken 15 Temmuz hain darbe girişimiyle karşılaştı. Milleti ile bütünleşerek dünya demokrasi tarihinde bir ilki başardı ve darbeyi bastırdı. Temmuz 2016'dan önce de çözüm sürecini sabote eden büyük badireler bir şekilde atlatıldı. Sürece kısa devre yaptıran operasyonları ise FETÖ'cü unsurların düzenlediği ortaya çıktı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Kürt sorunu konusundaki kararlılığı, Türkiye'nin geleceği açısından büyük önem taşıyor. Erdoğan, sorunun çözümü için her türlü riski göze alarak, kalıcı bir barışın tesis edilmesi için çaba sarf ediyor. Ancak, bu süreçte karşılaşılan engeller ve sabotajlar, çözümün ne kadar zorlu olduğunu gösteriyor.
Sonuç olarak, PKK ve türevlerini tasfiye etmek, silahtan arındırmak kolay olmayacak. Ancak, terör örgütünün varlık sebebinin ortadan kalktığını kabul ettiği, silah bırakma kararı aldığı bu ortamda hiçbir şeyin eskisi gibi olmayacağı da çok açık bir gerçek. Türkiye Cumhuriyeti, silahlara veda edilen şartları en kapsayıcı demokrasi ve insan hakları anlayışı ile ebedi kardeşliğe dönüştürebilecek özgüvene de ferasete de sahiptir. Tüm iniş çıkış ihtimallerine rağmen zaman bizden yanadır!