30 Nisan 2025 Çarşamba

Ülke Nereye Gidiyor? Artık Yeter! Suskunluğa Son Ver!

Ülkenin gidişatından memnuniyetsizliğinizi dile getirmekten çekiniyor musunuz? Hayat pahalılığı, adaletsizlik, talan edilen kaynaklar... Tüm bu sorunlara karşı suskun kalmak zorunda mıyız? Artık yeter! Ülkenin nereye gittiğini sorgulama ve sesimizi yükseltme zamanı geldi.

Bozulan Ülke mi, İnsanlık mı?

Ülkenin eski ülke olmadığını hepimiz biliyoruz. Ancak asıl soru şu: Bozulan sadece ülke mi, yoksa biz insanlar mı? Dost bildiklerimizin, güvendiklerimizin bizi hayal kırıklığına uğratması, attıkları taşların yüreğimizi kanatması, insanlığın yozlaşmasının en büyük göstergesi değil mi? Yüreklerimizin kir pas tutması, durmaksızın insanlıktan uzaklaşmamızın sebebi ne?

Televizyonu, interneti, zamanı suçlamak kolaycılık olur. Ortada büyük bir yanlış, büyük bir vebal varsa, bu hepimizin sorumluluğu. Öncelikle kendimize dönüp bakmalıyız. "Benim gemim su almadan yürüyor ya, benim işim görülüyor ya gerisi beni ilgilendirmez," diyor muyuz, demiyor muyuz? Vicdanımızın aynaya akseden yüzüne bu soruyu sormalıyız.

Eğer kendimizi temize çıkardıysak, bu yeterli mi? Elbette hayır! Bu gidişe sebep olan insan ve insanlık düşmanları ile mücadele ediyor muyuz, etmiyor muyuz? İşte işin can alıcı noktası bu! Toplumları ayakta tutan güven, birlik, beraberlik, kardeşlik ve dayanışmadır. Bu değerler kaybolmuşsa, felaketlerin ardı arkası kesilmez.

Pusmak Yok, Teslim Olmak Yok!

Dert çok, evet. Ancak pusmak, tırsmak, teslim olmak yok! Bu kadar derdin üstesinden gelmek, bozulan dünyaya güzelliklerle, iyiliklerle dolu yeni bir şekil vermek zor olabilir. Ama en azından Allah'ın bize bahşettiği yüzle dolaşmak, yüzsüz olmamak gerekmez mi? Kendimizi düşündüğümüz kadar başkalarını da düşünmek, kendimizi başkalarının yerine koyarak düşünmek; başkalarının da en az bizim kadar hakkı olduğunu bilerek ölü damında davul çalmayı bırakmak, derdi olanın derdiyle dertlenmek en azından onlara saygı göstermek gerekmez mi?

  • Doğrulup da başkalarına yapılan kötülüklerin yarın, öbür gün bize de yapılacağını düşünerek; onların acılarına ortak olmak insanlık gereği değil mi?
  • Bu kargaşa içerisinde malı da malla birlikte, güzelliklerimizi de şer ve çirkinlikleri ile birlikte alıp götüren iblislerin bir parça olsun cesaretini kırmaz mı?
  • Hep ben, hep ben; hep bana, hep bana dersek; bana dokunmuyorlar ya başkalarından bana ne dersek, öyle pun kuşu gibi oturursak, kursağı geniş olursak o zaman felaketler er geç bizim de kapımızı çalmaz mı?

Sonuç

Unutmayalım ki, toplum olarak ayakta kalabilmemiz için birlik, beraberlik ve dayanışma şarttır. Kötülüklerin karşısında suskun kalmak yerine, sesimizi yükseltmeli ve insanlığımızı korumalıyız. Kendi çıkarlarımızı düşünürken başkalarını da unutmamalı, dertleriyle dertlenmeli ve onlara saygı göstermeliyiz. Aksi takdirde, felaketler er ya da geç bizim de kapımızı çalacaktır.

İlgili Haberler